Şemseddin Başak: Haksızlığın Ortasında Doğruluğu Seçen Adam
Gazeteci Tahir Kavri’nin kaleminden Her insan bir hikâyedir ama bazı hikâyeler, içindeki acıya, kedere ve yalnızlığa rağmen dik durmayı başaran kahramanlarla doludur. İşte o kahramanlardan biri, Şemseddin Başak’tır. Bir ömürdür alnı açık, vicdanı temiz yaşayan bu adam, suskunluğuyla bile etrafındakilere ders vermiştir. Yazan: Tahir Kavri

Hayat bize zaman zaman öyle insanlar tanıtır ki, bir ömür boyu unutmak mümkün olmaz. Onların içtenliği, dürüstlüğü ve insanlığıyla yoğrulmuş hayatları, bize iyiliğin hâlâ var olduğunu hatırlatır. İşte bu isimlerden biri de hiç kuşkusuz Şemseddin Başak’tır.
Kendisini önce bir akraba, sonra da kıymetli bir dost olarak tanıma fırsatım oldu. Mertliği, saf ve temiz kalbi, vicdanı ve merhametiyle çevresine daima güven veren bir kişilikti. Hayatın ona sunduğu zorluklara rağmen, çizgisinden hiç sapmadı. Ancak ne yazık ki, bu dürüst duruş ona hak ettiği şansı çoğu zaman getirmedi.
Türkiye’de, İstanbul ve Iğdır’da kendi halinde, alın teriyle geçinen bir iş insanıydı. Kimseye zarar vermemiş, kimsenin hakkını yememiş, ama buna rağmen büyük iftiralara uğramış bir insandı. Bu iftiralar, onu ailesiyle birlikte ülkesini terk etmeye mecbur bıraktı. Şimdi Almanya’da bir başka hayat kurmaya çalışıyor.
En çok da annesinin vefatı ve memleket hasreti, yüreğinde derin bir boşluk açtı. O boşluk zamanla büyüdü, büyüdükçe yüreğini kavurdu. Fakat Şemseddin Başak, kin ve nefreti asla hayatına sokmayan bir insandır. Çocukla çocuk, büyükle büyük olmasını bilir. Sevecenliği, hoşgörüsü ve samimiyetiyle çevresinde her zaman sevilen bir isim olmuştur.
Bugün, gurbette yaşasa da kalbi hâlâ memleketinde atmaktadır. Onun gibi kıymetli insanların değeri, hayattayken bilinmelidir.
Allah’tan niyazım odur ki; Şemseddin Başak’a sağlık, huzur ve uzun ömürler versin. Zira bu toprakların, bu toplumun onun gibi insanlara her zamankinden daha çok ihtiyacı var.
Şemseddin Başak, Iğdır’ın soğuğunda ama yüreklerin sıcacık olduğu bir mahallede dünyaya geldi. Yoksulluk vardı belki ama aile bağları sıcacıktı. Annesi, onun hayatındaki en kıymetli insandı.
Annesinin dizinin dibinde öğrendi insanlığın ne demek olduğunu. Merhameti, adaleti, vefayı hep ondan aldı. Babasından ise çalışma azmini, mertliği ve sözünün eri olmayı… Çocuk yaşta hayatın yükünü sırtlandı. Daha delikanlı olmadan önce ekmeğini kazanmaya başladı.
Ne zaman ki büyüdü, İstanbul’un karmaşasına karıştı; orada bile memleket havasını kaybetmedi. Dürüsttü, özü sözü birdi. Herkes gibi o da bir hayat kurmak, ailesine daha güzel bir gelecek bırakmak istedi.
Ama hayat, onun için kolay yolu değil; dikenli yolları seçmişti. İftiralarla lekelenmeye çalışıldı. Ne yaptıysa helaliyle yaptı ama yine de karanlık eller onu hedef aldı. Sonunda ailesiyle birlikte bir gece sessizce Türkiye’yi terk etti.
Arkasında bir anneyi, dostlarını, toprağını ve geçmişini bırakarak...
Almanya’ya gelişleri bir kurtuluş değil, yeni bir sınavdı. Kimse onu orada tanımıyordu, kimse “Buyur, hoş geldin” demedi. Ama o, gurbetin taşına, toprağına bile sabırla katlandı. En baştan başladı hayata, sıfırdan...
Herkesin düştüğü yerde o dimdik yürümeye devam etti.
Şemseddin Başak’ın en büyük zaafı ise sevgi. Çocuklarına, kardeşlerine, ailesine ve vefat eden annesine olan sevgisi yüreğini kavurur hâlâ. Ne zaman annesini ansa, gözleri nemlenir, kelimeleri susar.
O özlem, hiçbir zaman dinmedi. O hasret, onun ruhunu hiç terk etmedi. Kalbi hâlâ Iğdır’da, köyünün topraklarında, annesinin mezarında… Ama onun karakterinde kin tutmak yok. Ona kötülük edenlere bile beddua etmez.
Çünkü bilir ki, Allah’tan daha büyük hesap sorucu yoktur. O hep “ben insan olayım” der.
Ne kadar yara alırsa alsın, insanlığını hiç terk etmez. O yüzden çevresinde ona saygı duyan çok, ama onu anlayabilen azdır. Çünkü Şemseddin Başak, herkesin tanıyabileceği bir adam değildir; ancak yürekten görebilenlerin anlayabileceği biridir.
Bugün Almanya’da, sade ve onurlu bir hayat sürüyor. Her ne kadar sürgün gibi görünse de onun yaşadığı, aslında bir duruşun öyküsüdür.
Para kazanmak için değil, onurunu korumak için memleketinden ayrılan bir adamın hikâyesi bu... Rabbim ona daha nice sağlıklı, huzurlu yıllar nasip etsin.
Ve bir gün bu vatan, ona yapılan haksızlıkları kabul edip, gerçek bir evlat gibi onu bağrına basarsa, işte o zaman adalet yerini bulmuş olur
Tepkiniz Nedir?






